Otuz dört yılında Dünya yüzüne,
Geldiğini duydum Turani Baba!
Güzel annen almış göğsün düzüne,
Güldüğünü duydum Turani Baba!

Senin göbeğini kesmiş, ayırmış
Ak memeden ak süt vermiş, doyurmuş.
Sen ağlarken sanma annen uyurmuş,
Daldığını duydum Turani Baba!

Gece karanlıkta bakarak Ay’a
Demir yola düştün günlerce yaya.
Yaş on beş demeden ser’i sevdaya,
Saldığını duydum Turani Baba!

Asla bakmam, dersin elin malına,
Yalancının arı konsun diline.
Çocukken armudun çıkıp dalına,
Yolduğunu duydum Turani Baba!

Bunlar hikâyenin latife yanı,
Doğruluk yoluna koyarsın canı.
Tanrı’ya ulaşan yolu, erkânı
Bildiğini duydum Turani Baba!

İlçe Sarıoğlan, köyün Karpınar,
Deden; Kul Budala, ulu bir çınar…
Anne tarafından bir berrak pınar,
Kaldığını duydum Turani Baba!

Dadaloğlu sesleniyor: “Dağlar hey!”
O’nun amcasıdır deden Bahri Bey.
Yiğit olmak; soydan gelen farklı şey,
Olduğunu duydum Turani Baba!

Babandır Abuseyf, Fatma’dır Ana’n
Birisi can olmuş, birisi canan.
Her kul aşka yanmaz, âşıktır yanan,
Solduğunu duydum Turani Baba!

Prodüktör oldun nice ustaya,
Hayat verdin saza, söze, besteye.
Üç yavru vererek ölen hastaya,
Öldüğünü duydum Turani Baba!

Al elma yanaklı, gül dudaklını
Çekinmeden söyle gizli, saklını.
Bir Fatma Ana’nın senin aklını
Çeldiğini duydum Turani Baba!

Sesin dokunaklı, özlüdür sözün
Zalimin zulmünden korkmuyor gözün.
Hüseynî, hicaz’da, segâhta sazın
Çaldığını duydum Turani Baba!

Hiç gözün olmadı Kudüs’te, Hac’da
Hararet nardaydı, değildi sacda.
İnsan kıblem, diyen düstura secde,
Kıldığını duydum Turani Baba!

Hak, adalet için verdin öğüdün
Her bir dalı idik salkım söğüdün…
Devrimciyim, diyen nice yiğidin,
Yıldığını duydum Turani Baba!

Böylemi öğretti öğreten ustan?
Biraz bahsedelim gel şu husustan.
Baba-evlat idik, beni nüfustan
Sildiğini duydum Turani Baba!

Bindebir’i kim anlıyor, söyle kim?
İki Bin On yılı, bugün Bir Ekim.
Yetmiş Altı yılda bilgi, birikim
Dolduğunu duydum Turani Baba!

01.10.2010

Ozan Bindebir (Yüksel KILIÇ)


Not: Ozan Turani Baba’ya saygı ve sevgilerimle ithaf olunur.