Şöyle bir baktım da bütün dünyada

Her yerde perişan hali yoksulun…

Zenginin gemisi yüzer deryada

Çayda batar gider sal’ı yoksulun…

*

Sömürünün yükü sırtından inmez,

Feryadı, figanı tükenmez, dinmez.

Ne yiyip içse de içine sinmez,

Sanki zehir olur, balı yoksulun…

 *

Yoksul kanı sanki zengine meze,

Derdini diyemez halden bilmeze.

Hep kısar sesini, çıkamaz tiz’e

Konuşan lâl olur, dili yoksulun…

 *

Patron işten kovar, bozulur bağıt

Perişan haline yakılır ağıt.

Evin tabanında mukavva kâğıt,

Bulunmaz evinde çulu, yoksulun…

 *

Garibim hamaldır, sırtında semer,

Yine parazitler kanını emer.

Her zam gelişinde sıkılır kemer,

Bu gidişle kopar beli yoksulun…

 *

Bir tarlası yoktur tohum ekili,

Nabız yoklamaya gelir âkil’i.

Seçimde halini sorar Vekil’i

Meclis’e ulaşmaz eli yoksulun…

 *

Bir paket çay alsa, tükenir şeker

Derdin tohumunu sineye eker.

Yoksulluk genç yaşta belini büker,

Açılmadan solar gülü yoksulun…

 *

Babadan mirası; bir it, bir katır

Bir-iki kap, kaşık, bir tane satır.

Düşüne düşüne aklın oynatır;

Akıllısı olur deli, yoksulun…

 *

Yanardağ içinde kor erir gibi,

Zengin sofrasında nar erir gibi,

Erir ılgıt ılgıt kar erir gibi,

Akar gözlerinin seli yoksulun…

 *

Hakkını çalanı fark eder, sezer

Başını kaldırsa, zalimler ezer.

Ömrü bitmiş halen gurbette gezer,

Karışır ülkesi, il’i yoksulun…

 *

Din, iman adına kesilir baş’lar

Yoksul recmedilir, atılır taşlar.

Dünya düzeninde kirli savaşlar,

Her tarafta ölen, ölü yoksulun…

 *

Hakk’ın yolu birdir, var ise izan

Adaletle olur, dengede mizan.

Olabilse idim Bindebir Ozan;

Dert ile sızlanan teli yoksulun…

 *

02.11.2014

Ozan Bindebir