Ey Sultanım ben sana, bir güzelce bastırsam
Matbaada kartvizit, dağıtsam Ak konağa…
Şöylece orta yere, gömülesi oturtsam
Yavru ceylan derisi, konforlu bir koltuğa…
Nasıl oldu bu böyle, sürttürdükçe köpürdü
Sabun kalite çıktı, köpük doldu yunağa…
Eğ başını sokayım, üç beş tutam var bende
Koyacağın çelengin, benzesin bahçe, bağa…
Ölçüsünü sorarsan, iki karış on parmak
Eldiven iyi olur, kış zamanı parmağa…
Şöyle biraz kanırtsam, kırılır mı içinde?
Dişini çekmek için, bir sol yana bir sağa…
Öyle fazla kastırma, sokamadım içine
Enjektörü kırarız, kanın akar yatağa…
Bak sen iste yeter ki, ağzına da veririm
Hazır oldu nar suyu, koydum bile bardağa…
Gevşeyerek vücudum, ılık ılık boşalsın
Yoluna aksın kanım, süzülerek toprağa…
Tüm olanı sokayım, hem de dibine kadar
Düşmanının kalbine, kan bulaşsın bıçağa…
Sana gelene kadar, çok kirlettim karını
Kar’ı ye ki serinle, tek çaredir sıcağa…
Herkese veriyorsun, Bindebir’i pas geçme!
Bir kasa para yeter, gönlü bol; Cömert Ağa…
06.01.2015
Ozan Bindebir