Seksen iki sene önce Dikmen’den,
Ata’m güneş gibi doğmuş, Ankara’m.
Karşılanmış; ilgi görmüş Seymen’den,
Karanlığı; ışık boğmuş, Ankara’m.

Takvim yirmi yedi, ayda Aralık,
Güneş doğmuş; uçup gitmiş karanlık.
Esaret zor, ölmek ise bir anlık;
Ölmek; esarete yeğmiş, Ankara’m.

Polatlı’ya kadar gelmiş Yunanlar,
Memleketi garip, yalnız sananlar.
Karşısına durmuş kurşun sunanlar;
Ne onlara boyun eğmiş, Ankara’m.

Burayı başkente uygun görmüşler,
Halkı yönetmeyi halka vermişler.
Lâik Cumhuriyet Devlet kurmuşlar;
Doğrusu her şeye değmiş, Ankara’m.

Frigya Kralı Midas’tan beri,
Galat, Roma, Lidya, Pers ve Medler’i.
Hititlere varır gidince geri;
Beş bin yıllık kültür yığmış Ankara’m.

Bin dört yüz iki’de Çubuk Ovası,
Yıldırım Beyazıt- Timur kavgası…
Yiğitlerin göğe çıkmış nidâsı;
Kimi ölmüş, kimi sağ’mış, Ankara’m.

İyi günler kötü güne çevrilmiş,
Seksen dört yıl önce yanmış kavrulmuş,
Rüzgâr esmiş, kül kül olmuş, savrulmuş;
Duman duman göğe ağmış Ankara’m.

Hirfanlı, Sarıyar, Çatalağzı’ndan,
Çubuk’tan, Bayındır, Kurtboğazı’ndan,
Işığımla suyum var en azından;
Yine bugün yağmur yağmış, Ankara’m.

Kemir, Ankara ve Seben Çayları,
Her yıl coşar gider bahar ayları.
Yıldırım’la, Işık, Aydost dağları;
Ne yüksek, ne şirin dağmış, Ankara’m.

Yaylalar, Tuzgölü, Mürted Ovası,
Hüdayda, miskettir oyun havası.
Beyaz keçi, yeşil armut gıdası;
Meyve, sebze, bahçe, bağmış Ankara’m.

Bedesten, Akköprü, Kale, camiler,
Selçuklu, Osmanlı çok mimâriler.
Gâvurkale var ki orda Etiler;
O zamanlar başka çağmış, Ankara’m.

Ozan Yüksel eder senin methini,
Agustus Tapınak, Belkıs Sütunu…
Etnoğrafya; on beş sene yatanı;
Anıtkabre ancak sığmış, Ankara’m.

06.12.2001
Ozan Bindebir