Ozan Bindebir'in Şiirselliği

                                                                                                 Hayrettin İVGİN

    Her şiir, her yayımlanan kitap, içinde bulunduğumuz zamanın şahididir. Ozan  Bindebir olarak tanıdığımız ve bildiğimiz Yüksel Kılıç’ın şiirleri; zamana şahitlik yapan, zamanı bugün için durduran, günümüzün sevinç ve sıkıntıları ile yüzyüze getiren bir duygunun içine beni soktu.

 

    Çünkü bu şiirlerde; hasret var, sevgi var, gurbet acısı var, günün sorunları var, biraz da hatıralar ve geçmişin titrek izleri var. Var, var, var…

 

    Okuyorsunuz şiirlerini ozanımızın; geniş bir ovanın rahatlığını veya tabuta sıkıştırılmış bir mekânın rahatsızlığını duyuyorsunuz. Çünkü Yüksel Kılıç bir ozan, o toplumun hem en uc sıkıntılarını veya en haz duyulacak ortamını şiirlerinde bize vermesini biliyor.

 

    Kendi adıma söylüyorum; Ozan Bindebir beni sanat çemberinin içinden geçirmeyi başardı. Başkalarının öyle şiirlerini okuyorum ki - hani “sarmadı beni” diye ifade ederler ya! – işte sizi “sarmayan şiirler”, sanat çemberinin bırakınız içinden yanından bile geçirmez. Bindebir’in bu şiirleri benim ruhumu sarıyor, içine çekiyor. Okudukça okuyorum zevkle, tadla.

 

    Ozan Bindebir’de gördüğüm ve hissettiğim başka bir şey daha var. Onda; gelişmek, yenileşmek, güzelleştirmek, yararlı hale getirmek arzusu ve gayretinin olduğudur. Şiirlerinde hep bunları gördüm. Şiirlerinde bir olgunluk ve isabetli öneriler bulunuyor.

    Bindebir, Türkçe imlâ kurallarını şiirlerinde yanlışsız kullanan bir ozanımızdır.

 

    Gerçi halk şiiri geleneğimizde; “noktalama işaretleri” dediğimiz imla kurallarına göre uyguladığımız işaretler kullanılmaz. Ama, Bindebir gibi kendine güvenen kimi ozanlar noktalama işaretlerini kullanmaktadırlar. Halk şiirinde bugün bile noktalama işaretlerinin kullanılmasında bir zorunluluk olduğunu düşünenlerden değilim. Ama her ozan, Bindebir gibi Türk Dil Kurumu’nun özellikle düz yazılarda kullanılmasını önerdiği noktalama işaretlerini kullanmayı bilmemektedirler. Ama Bindebir bu kuralları sindirmiş ve yerli-yerinde kullanmayı öğrenmiş bir ozanımızdır.

 

 

    Araştırmacıların kimileri geçmiş ozanlarımızla ilgili kitaplar yayımlıyorlar. Karacaoğlan, Pîr Sultan Abdal, Yunus Emre, Emrah, Kaygusuz Abdal, Sümmanî vb. Şiirleri de noktalama işaretleriyle  süslüyorlar. Olabilir mi ? Olur. Ama halk şiiri geleneğinde noktalama işaretlerini kullanmak zorunluluğu yoktur. Büyük Atatürk tarafından 1931’de kurulan TDK, Türkçe’de yazım kurallarını geliştirmiştir. TDK hâlâ imlâ kuralları dediğimiz yazım kurallarını belli bir kurallar serisi içine salamamıştır.

 

  Halk şiirinde kullanmayalım mı? Kullanalım ama doğrusunu kullanalım. Bugün hangi ozan (âşık) bu kuralları doğru dürüst biliyor? Demek istediğim şu; halk şiirinde imlâ kurallarına göre noktalama işaretleri kullanmak zorunluluğu yoktur. Kullanılıyorsa da bunun doğrusunu uygulamak gerekir. Bunu da en güzel yapanlardan birisi Ozan Bindebir’dir.

 

   Şiir, şairin gönlünün kahramanıdır. Hem de bu şiir, yayımlanmış ve de başkaları tarafından okunmuş ise, bu kahraman ebedi bir kahramandır. Çünkü o şiir, şairin ya da ozanın gönlünde filizlenmiştir. Ozan’ın gözünde el değmemiş bir bakire gibidir. Paktır, güzeldir, vazgeçilmezdir. Ozan Bindebir de her şair ruhunda olduğu gibi hassasiyet taşıması gayet doğaldır. Biliyorum hiçbir şiirine kimsenin menfi bir laf söylemesini istemez.

 

    Bakınız şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Ozan Bindebir’in şiirlerinin eleştirilecek bir yanı yoktur. O sebeble şiirleri tazeliğini, güzelliğini, el değmezliğini koruyor. Ben şahsen Bindebir’in şiirlerini zevkle ve istekle okuyorum.

 

    Ozan Bindebir’in şiirleri, biçim ve tür olarak çok çeşitli olmamasına rağmen; denediği, bazı çeşitlilikler göze çarpmaktadır. Genelde 7, 8 ve 11 hece ölçüsünü kullanıyor. 14 hece ölçüsüyle yazdığı, hatta beyitlerle yazdığı birkaç şiiri bulunuyor. Koşma, semai, onun en sevdiği tür olarak göze çarpıyor. Dedim-dedi gibi geleneksel biçimde şiirleri de yok değil. Şaşırdım; Ozan Bindebir serbest tarzda ve ölçüsüz şiirler de yazıyor.

 

    Hem de başarılı örnekler veriyor. Türkü biçimli şiirleri ezgilendirildi mi, bilemiyorum ama sözleri oldukça güçlü, bu türkülerin. Mani kafiyeleniş özelliği gösteren dörtlükleri de var Ozan Bindebir’in…

 

    Sonuç olarak, Ozan Bindebir’in gönül dünyasının kapıları, bu şiirlerde ardına kadar okuyucuların yüzüne açıktır. Sevdim şiirlerini… Sevdim çünkü bu şiirler; açık, samimi, anlaşılır, sağa-sola sapmayan düz anlamlı, kalbinize ve damarınıza giriveren, yapmacıksız ve sadedir. İşte bu sebeblerle sevdim. Ozan Bindebir’i ve şiirlerini.

 

   Ona hayat yolunda uğurlar, sanat hayatında başarılarının sürekli olmasını diliyorum.

 

(Not: Araştırmacı Yazar ve Edebiyatçı Prof. Dr. Hayrettin İVGİN’e teşekkür ediyorum.  Ozan Bindebir)