Bir gizli yara var benim gönlümde,
Ne ben anlatayım, ne kullar sorsun.
İyileşmez; kastı vardır ömrümde,
Ne doktorlar sorsun, ne eller sorsun.

Bir uslanmaz deli gönül var bende,
Bir hayırsız, hâlden bilmez yâr bende,
Gül dermedim, diken bende, har bende;
Ne bülbüller sorsun, ne güller sorsun.

Âşık olan belli olur hâlinden,
Çiçek meyve tutmaz düşse dalından.
Neden sarılmadım ince belinden?
Ne bedenim sorsun, ne kollar sorsun.

Bir Karac’oğlan’ım, nasıl uslana’m?
Bir Dadaloğlu’yum dağa yaslana’m,
Bir Mecnun’um, “Leyla” diye seslene’m;
Ne karlı dağ sorsun, ne çöller sorsun.

Âşık ayrılırsa nazlı yârinden,
Yaraları azar, sızlar derinden.
Bir Ferhat’ım ayrı düştüm Şirin’den;
Ne yolcular sorsun, ne yollar sorsun.

Bir Kerem’im Aslı yârde gözüm var,
Ben bilirim yâre bağlı özüm var.
Yüreğimi yakan gizli közüm var;
Ne dumanım sorsun, ne küller sorsun.

Bindebir’im kalem alsam elime,
Beni anlatamaz hiçbir kelime.
Hatırlarım, ismi düşer dilime;
Ne dudaklar sorsun, ne diller sorsun.

07.05.2000
Ozan Bindebir