Karaoluk Köyümüze varınca,
Dostun hatır sormasını özledim.
Yaklaşıp da karşısında durunca,
Kollarını sarmasını özledim.
Aklım gitti otuz sene geriye,
Özlemimi koyamadım sıraya.
Çoban oldum dağ başında sürüye,
Soğan-ekmek dürmesini özledim.
Ot biçerdik çayır vakti gelince,
Kes yapardık, şöyle ince mi ince.
Samana katardık yemlik olunca,
Kepeğini, karma’sını özledim.
İneğe bakarsan dana türerdi,
Köy yerinde hayat böyle sürerdi.
Annem danalara örme örerdi,
İp bağacak örmesini özledim.
Kızlarsinisi’ne arpa ekerdik,
Boy atmazsa görün neler çekerdik.
Sıralanır, diz üstüne çökerdik,
Elle arpa dermesini özledim.
Boztepe’ye duman çöker, gitmezdi
Harman-orak güze kadar bitmezdi.
Tembel öküz boynunu düz tutmazdı,
Binip düven sürmesini özledim.
Köpekleri tanıyorduk sesinden,
Yal verirdik, hiç düşmezdi besinden.
Koşar gelir idi kulübesinden,
Arpa unu, kırma’sını özledim.
Meral Bacım ile kerme keserdik,
Böbürlenir, kendimizi kasardık.
Bel küreğe kuvvetlice basardık.
Ağılını, kerme’sini özledim.
Hayvanlara bazen tarak çalardım,
İpleri çözerdim, suya salardım.
Mazlumağa Çeşmesinde sulardım,
Yokuşunun yormasını özledim.
Sürüye saldıran kurdu görmüştüm,
Tekkırma tüfeğe fişek sürmüştüm,
Kurt vurayım derken, kuzu vurmuştum
Yine kuzu vurmasını özledim.
Kuzu üç gün sadece su içmişti,
Dördüncü gün bu dünyadan göçmüştü.
Babam benim ile dalga geçmişti,
Alay edip, yermesini özledim.
Annem akşamaca beni özlerdi,
Ne ettim, ne yaptım sorar izlerdi.
Dağların başında beni gözlerdi,
Ta uzaktan görmesini özledim.
Teyzem sıkı tembihlemiş Erhan’a,
Bir tek bile vermemişti Orhan’a.
İki kazan yapılmıştı tarhana,
Dam üstüne sermesini özledim.
Dedem beni sever, diller dökerdi
Eme’m yayık yayar, belin bükerdi.
Ekmeğe yağ sürer, şeker ekerdi
“Yavrum” deyip vermesini özledim.
Teyzem incecikti, beli kopardı
Aslanın ağzından payı kapardı.
İnce sarar, güzel dolma yapardı,
Efelekten sarma’sını özledim.
Genç idim ya, rüzgâr gibi eserdim
Bazen celallenir, kızar küserdim.
Herkes bilir, güzel odun keserdim
Kütükleri yarmasını özledim.
Sevdiğimle bakışırdık göz göze,
Dilleri şekerdi, dudağı meze.
Günde on beş kere gelirdi bize,
Saçlarının sırmasını özledim.
Sokuda kız-erkek bulgur döverdik,
Bir sürü gençleri bur’da everdik.
Buğday tok olursa fazla överdik,
Bulgurunu, yarma’sını özledim.
Eski günler hatırlandı bu sıra,
Kızlar duyup bakmasınlar kusura.
Çırçır Pınarı’nda hep sıra sıra,
Dizilip de durmasını özledim.
Bindebir’im girdim gizli saklıma,
Selam salsam gitmez al yanaklıma.
Anılarım nerden geldi aklıma?
Belki hayal kurmasını özledim.
23.02.2012
Açıklama:
Kes: Yeşil iken biçilmiş, az kurutularak harmanlanmış ot veya yonca.
Karma: Karışık hayvan yemliği.
Bağacak: Bağlamaya yarayan el örgüsü ip.
Örme: Elde örülmüş ip parçası.
Yal: Arpa unundan yapılmış köpek yiyeceği.
Kırma: Genelde arpa unundan öğütülerek yapılan köpek veya diğer hayvan yiyeceği.
Kerme (yöresel): Kemre. Hayvan dışkısının yakacak olarak kullanılması için, ahırdan bel küreklerle kesilip kurutularak tezek yapılması.
Eme: Babanın kız kardeşi (Yöresel)
Tarak çalmak: Taramak, tımar etmek.
Akşamaca: Akşama kadar.
Efelek: Efelek otu ve yaprağı.
Soku: Taştan oyulmuş, içine buğday koyularak ağaç tokmaklarla vurularak dövülen büyük dibek.
Evermek: Evlendirmek.
Yarma: Buğdaydan yapılan yiyecek.