Ondördünde dolunayım

Kirpiği ok, kaşı yayım

Kurban kabul oluyorsa,

Sana kurban ben olayım.

 

Bir menenjit gelmiş başa,

Bir baş çıban konmuş kaşa.

Kocaçay’a varıp düşsem;

Çalsa beni taştan taşa.

 

Ondördünde gonca gülüm

Niye sustun şen bülbülüm?

Sen uyan da ben öleyim;

Yakışmadı sana ölüm.

 

Ne karaymış alın yazım

Sızlar bağrım sızım sızım

Rüyandaki zalım kamyon

Şimdi bize çarptı kuzum

 

Alemşahlı bağlarına,

Duman çökmüş dağlarına.

Asya’m beyaz kefen giymiş,

Yası kalmış sağlarına.

 

Altmış Üç’ün Karakış’ı

Aklımızda can yakışı…

Hiç aklımdan çıkmıyor ki

Asya’mın o son bakışı.

 

Tahtaları konmuş perde,

Sancıları dinmiş serde.

Asya’m böyle nasıl yatar,

Zemheri’de kuru yerde?

 

04.01.2018

Ozan Bindebir

(Yüksel KILIÇ)

 

     Asya’nın hikâyesi:

     Asiye AYBAL, Manisa İli, Sarıgöl İlçesine bağlı Alemşahlı köyünde, öğretmeninin yazısından öğrenildiği üzere 21 Eylül 1948’de doğmuştur. 26 Eylül 1956’da ilkokula başlamış ve 13 Mayıs 1961’de de bitirmiştir. Köyünde kısaca ona “Asya” derlermiş. Molla Hasan’ın torunu, İbrahim’in kızıdır. Kendi köylerinden olan öğretmeni Yüksel ŞAHİN, Asiye’nin notlarını toparlıyor ve bir üst yazıyla: “Asiye AYBAL okulumuzun en çalışkan ve en terbiyeli öğrencisidir” diye ailesine takdim ediyor.

     Asya; çok neşeli, özverili, çalışkan, edebiyata meraklı ve yatkın, çok zeki, çok da esprili bir kızdır. İnsanları kırmamak, üzmemek adına haklı iken hakkından vazgeçebilecek kadar iyi niyetlidir. Çevresinde herkes tarafından sevilir.

     Okulu bitireli 2 yıl olmuştur ki 1962’nin Kasım ayında sağ kaşının üzerinde bir iltihaplı çıban belirir. Köyde kendi yöntemleriyle basit tedaviler uygularlar ama çıban daha da azar.

Denizli’de bir doktora götürürler. Doktor çıbanı temizler, biraz rahatlatır ama daha sonra yine sancıları artar. Arkasından İzmir Tepecik Hastanesi’ne götürürler. Teşhis konur: Menenjit. Meydana getirdiği aşırı basınçla kemik ekleminden geçerek beyin zarını da etkilemiştir iltihap. 10. günde 9 Ocak 1963’de, saat 23- 24 arası güzel Asya, güzel gözlerini bir daha açmamak üzere yumuyor. Aile yıkılıyor ve küçük kardeş Ali, zamanla bu acıyı en derin hissedenlerden oluyor ki; Ozan Bindebir’e bu olayı anlatıyor ve bir ağıt yazmasını istiyor. Çok etkilenen ozan da Asya'nın ölümünden 55 yıl sonra bu dörtlükleri söylüyor. Gâhi baba, gâhi ana, gâhi kardeş oluyor güzel Asya’ya.

     Asya, adeta öleceğini hissetmiştir. Ölmeden önce bir rüyasını anlatır: “Babamla İzmir’e gittik. Babam beni bir dükkânda sandalyeye oturtup öğle namazına gitti. O arada sokağa çıkmışım. Bir kamyon gelip bana çarptı ve bir kolumla bir bacağım kırıldı” diye yazmış notlarında.

     Bu rüyasında gördükleri, belki de çektiği sancıların rüyasına yansımasıdır ancak notlarında bunu böyle anlatır Asya. Bu rüya yakınlarınca ölümüyle ilişkilendirilerek acısına acı katmıştır Asya’nın…

     Alemşahlı köyü, güneyinde çam ormanlarının bulunduğu, 3 km. kadar yakınından Gediz’in bir kolu olan Kocaçay’ın başını taşlara vura vura aktığı bir yerdir.